15- Nehavend'in Fethi
(:-1712-:) Cübeyr b. Hayye bildiriyor: Ömer b. el-Hatta b, Hürmüzan'a:
"Kendi başına yararlı olabileceksen bana nasihatta bulun" dedikten
sonra:
"Konuş bir sorun yok"
deyip ona eman verdi. Bunun üzerine Hürmüzan: "Evet! Bu gün Farisiler bir
baş ve iki kanattır" dedi. Ömer: "Baş nerede?" deyince,
Hürmüzan:
"Nehavend, Bendar
ile beraber olup Kisra muhafızları ve Isfahan ahalisi de onunla birlik
oldu" dedi. Ömer:
"Kanatlar
nerede?" diye sorunca Hürmüzan unutmuş olduğu bir yeri söyledi ve:
"Kanatları kesersen baş kolayolur" dedi. Ömer:
"Yalan söyledin ey
Allah'ın düşmanı. Ben başa hücum ederim Allah ta onu keser. Eğer Allah başı
keserse iki kanattan gelecek zarar da benden kesilmiş olur" dedi. Ömer,
Bendar'a şahsen kendisi gitmek istedi. Yanındaki Müslümanlar:
"Sana Allah'ı
hatırlatım. Acemlere kendi başına gitmemelisin. Eğer sana bir şeyolursa
müslümanlar dağılır. Ancak askerleri gönder" dediler.
Bunun üzerine Ömer,
Medine'lileri gönderip başlarına (oğlu) Abdullah b. Ömer b. el-Hattab'ı komutan
kıldı. Beraberlerinde Muhacir ve Ensar', gönderdi. Ebu Musa el-Eş'arl'ye:
"Basra halkı ile
beraber git", Huzeyfe b. el-Yeman'a ise:
"Nehavend'de
birleşmek üzere, KOfe halkı ile beraber git" diye bir mektup yazdı.
"Toplandığınızda komutanınız Nu'man b. Mukarrin el-Muzenı olsun"
dedi.
Nehavend'de topandıkları
zaman Bendar kendisiyle konuşması için bir adam gönderilmesini istedi.
Müslümanlar da Muğlre b. Şu'be'yi seçti. Babam şöyle dedi. -Sanki şimdi onu
(Muğlre b. Şu'be'yi) görüyor gibiyim- "O uzun boylu gür saçlı ve bir gözü
kör olan birisiydi." Muğlre, Bendar'ın yanına gidip geri geldiğinde ona
olan biteni sorduk. Şöyle anlattı:
ilc'i (güçlü kafir
adamı) gördüm ve o arkadaşlarına Bu Arab'a nasıl görünelim? Kuvvetli ve zengin
mi, yoksa yoksul ve zayıf kimseler olarak mı görünelim?" diye istişare
ediyordu. "Fakir olarak görünürsek bize karşı bir tamahkarlıkları
olmaz" diyordu. ilc'in adamları:
"Ona karşı en güzel
ve en kuvvetli bir şekilde görünelim" dediler. Yanlarına gittiğimde savaş
silahlarının gözü kamaştıran bir parıltısı olduğunu gördüm. ilc'in adamları
başucunda duruyor ve ilc başında tacı ile altın bir tahtta oturuyordu. Ben
dosdoğru yanına gidip tahtına oturacağım zaman bundan nehyedilip geri
itildiğimde:
"Bu hareket
elçilere yapılacak bir şey değildir" dedim. Buna karşılık bana: "Sen
bir köpeksin, kralla beraber mi oturacaksın?" dediklerinde:
"Ben kavmimin
yanında bundan (kraldan) daha şerefliyim" karşılığını verdim. Bunun
üzerine beni azarlayarak:
"Otur!" dedi,
ben de oturdum. Onun söyledikleri bana tercüme edildi.
ilc şöyle devam etti:
"Ey Arap topluluğu!
Sizler insanların içinde en aç, en fazla eziyet çeken, en kirli, yerleşim
yerlerine ve iyiliklere en uzak olan kişiler idiniz. Muhafızlarıma sizi
mızrakıarına saplamalarını emretmeme engelolan ancak mızrakların leşinizle
kirlenmesini istemeyişimdir. Çünkü sizler pissiniz. Eğer giderseniz sizleri
serbest bırakır, kalırsanız size, sizi vuracağımız yeri gösteririz."
Muğlre der ki:
Allah'a hamdü sena
ettikten sonra: "Vallahi bizi vasfederken hiç yanılmadın. Biz yerleşim
yerlerine uzaktık. insanların içinde en fazla açlık ve zorluk çekenlerdik.
Hayır işlerine uzaktık. Allah bize bir Nebi gönderdi ve dünyada yardım,
ahirette de Cennet'i vaad etti. O zaman (Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
geldiği zaman)dan beri, bize Allah'tan kurtuluş ve yardım geleceğini bilmeye
başladık ve size geldik. Vallahi sizin mallarınızı ve yaşantınızı gördükten sonra
asla geri dönmeyeceğiz. Ya sizi yenip mallarınızı alacağız ya da sizin
topraklarda öldürüleceğiz" dedim. ilc:
"Kör kendi içindeki
doğruları söyledi" dedi. Muğlre: "ilc'in yanından kalktım. Vallahi
onu korkutmuşum" dedi. ilc bize: "Vadiyi geçip Nehavend'e bize
gelecek misiniz, yoksa biz mi geçip yanınıza gelelim" diye haber gönderdi.
Nu'man:
"Vadiyi geçin
(saldırın)" dedi ve vadiyi geçtik. Cübeyr dedi ki: O gün gibi bir gün asla
görmedim. Kafirler demir bir dağ gibi geliyorlardı. Yandaşları olan Araplar ile
kaçmayacaklarına dair sözleştiler. Hatta kaçmamaları için yedişer kişi zincirle
birbirlerine bağladılar. Geriye kaçmamaları ıçın de arkalarına demir dikenler
konuldu ve:
"Bizden kim kaçarsa
demir dikenler ona batar" dediler. Muği're b. Şu'be onların çokluğunu
görünce:
"Bugün kadar zayıf
kişiler görmedim" dedi.
Düşmanlarımız daha güzel
bir şekilde toplanmak için acele etmiyordu.
Bizimkiler de acele
etmiyordu. Vallahi ben komutan olsaydım onlara saldırmakta acele ederdim.
Nu'man gözü yaşlı (yufka yürekli) biriydi. Nu'man:
"Sana Allah Teala
bunun gibisini gösterip ne zelil edecek, ne de mağlub ettirecektir. Vallahi
onlara saldırmaktan beni bir şey alıkoyuyar. Resulullah s.a.v.'ın şöyle
yaptığına şahid oldum.
Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem savaşacağı zaman günün başlangıcında savaşa başlamaz, acele etmeyip
namaz vaktinin gelmesini ve canların coşmasını beklerdi. O zaman savaş
güzelolurdu" dedikten sonra:
"Allahım! Bugün fetihle
gözümü aydınlatmanı istiyorum. Bu fetih, müslümanlara ve (diğer islam)
ahalisine izzet, kafirlere de zillet olsun. Bundan sonra da bana şehadeti nasib
eyle" deyip:
"Amin! deyin.
Allah'ın rahmeti üzerinize olsun" dedi. Biz de: "Amin" dedik.
Onun ağlaması üzerine biz de ağladık. Nu'man:
"Sancağı birinci
sallayışımda silahlarınızı doğrultun. ikinci sallayışımda kendi hizanızdaki
düşmana saldırın. Üçüncü sallayışımda ise herkes kendi etrafındakilere Allah'ın
yardımı ile saldırsın" dedi. Namaz vakti gelip canlar coşunca onun tekbir
getirmesi üzerine biz de tekbir getirdik. Nu'man:
"Vallahi bu fetih
kokusudur inşallah. Allah'ın dualarımı kabul etmesini ve bizimle fethi
gerçekleştirmesini temenni ederim" dedi ve sancağı salladı. Müslümanlar
saldırıya geçti. Sonra ikinci, sonra da üçüncü defa salladı. Bunun üzerine hep
birlikte herkes kendi tarafındaki düşmana saldırıya geçti. Nu'man:
"Eğer ben
öldürülürsem komutan Huzeyfe b. el-Yeman'dır. Eğer o da öldürülürse komutan
filan kişidir. Eğer o da öldürülürse komutan filan kişidir" deyip yedi
kişiyi saydı. Yedinci kişi Muği're b. Şu'be icli.
Babam dedi ki: Vallahi
Müslümanlardan hiç kimse muzaffer olma veya öldürülme dışında ailesine geri
dönmeyi istemiyordu. Düşmanla yüzyüze geldik ve demir demire (kılıç kılıca)
vuruşma başladık. Müslümanlardan da birçok kişi öldürüldü. Bizim sabrımızı ve
geri dönmeme kararımızı gördüklerinde kaçmaya başladılar ve bir kişi düştüğünde
bağlandıklarından dolayı yedi kişi üst üste düşmeye ve topluca öldürülmeye
başladılar. Kaçmaya kalkanlara da arkalarındaki demir dikenler batmaya başladı.
Nu'man:
"Sancağı öne
alın" dedi. Biz de sancağı öne alıp onları öldürmeye ve kaçırmaya
başladık. Nu'man, Allah'ın duasını kabul edip fethi gördüğünde böğründen bir
okla vuruldu ve bu vuruşla öldü. Kardeşi Ma'kil b. Mukarrin geldi ve onu bir
giysiyle örttü. Sancağı alarak öne geçip:
"Allah'ın rahmeti
üzerine olsun, hücum edin!" dedi. Biz hücum ettik ve onları kaçırıp
öldürmeye başladık. Savaş bittiğinde Müslümanlar toplandı ve: "Komutan nerede?"
dediler. Ma'kil: "Bu (yerdeki) komutanınızdır. Allah onun gözünü fetihle
aydınlattı ve şehid etti" dedi. Sonra Huzeyfe b. elYeman'a biat ettiler.
Ömer b. el-Hattab, Medine'de Allah'a dua ediyor ve doğum yapacak kadın gibi
bekliyordu. Huzeyfe, Ömer'e fetih olayını yazdı ve müslümanlardan biriyle
mektubu gönderdi. Adam Ömer'e yaklaştığında:
"Ey Müminlerin
emıri! Müslümanlara ve ehline izzet, kafirlere de zillet olan fetihle
müjdelen!" dedi. Ömer:
"Seni Nu'man mı
gönderdi?" deyince, adam: "Nu'man şehid oldu, ey Müminlerin
emıri!" dedi. Ömer ağlayıp istirca etti ve:
"Vay sana daha kim
var?" dedi. Adam: "Filan ve filan" dedi -bazı kişileri saydı-
ve: "Ey Müminlerin emıri! Öbürlerini sen tanımazsın" dedi. Ömer
ağlıyarak:
"Ömer'in onları
tanımaması kendilerine zarar vermez. Fakat Allah onları bilir" dedi.
- - -
İsnadı hasendir. Hadisi
İbn Hibban, İhsan 7/123, 126 (4736), Taberani, M. el-kebir 20/269, 270, 342
(861, 1049), Taberi, Tarih (4/117, 120), Buhari (3159), İbn Ebi Şeybe 13/8, 12
(15640), Hakim (2/116, 3/293, 295, 451, 452), Ahmed (5/ 444, 445), Tirmizi
(1612, 1613) ve Beyhaki (9/153) Bakın: Heysemi, Mecmau'z-Zevaid (6/214) ve
Mizzi, Tuhfetu'I-Eşraf 9/32 (11647.